Son yıllarda yapılan araştırmalar, D vitamini eksikliğinin meme kanseri patogenezinde potansiyel bir risk faktörü olduğunu ve D vitamini reseptörü (VDR) ekspresyonunun prognoz belirleyicisi olarak önem taşıdığını göstermektedir. Bu bulgular, D vitamininin sadece kalsiyum metabolizmasındaki rolünün ötesinde, kanser gelişimindeki karmaşık mekanizmalarını anlamak açısından kritik öneme sahiptir. Bu makalede, D vitamini yolağı ile ilişkili genetik polimorfizmlerin ve VDR ekspresyonunun meme kanseri üzerindeki etkileri, bilimsel kanıtlar temelinde detaylı olarak incelenmiştir.
Mevcut Bilimsel Kanıtlar
Meme kanserinde D vitamini reseptörü (VDR) ekspresyonunun durumu ve bu ekspresyonun hastalığın histopatolojik özellikleri ile ilişkisi önemli bulgular sunmaktadır. Yapılan araştırmalar, VDR'nin nükleer ekspresyonunun düşük dereceli tümörlerle korelasyon gösterdiğini ortaya koymaktadır. Buna karşın, sitoplazmik VDR ekspresyonu lenf nodu pozitif tümörlerle ilişkili bulunmuştur. VDR ekspresyonunun olmaması ise yüksek dereceli, dediferansiye tümörlerin bir belirteci olarak değerlendirilmiştir. Bu bulgular, VDR ekspresyonunun meme kanseri ilerlemesindeki rolünü doğrulamaktadır.
Ayrıca, D vitamini bağlayıcı protein (VDBP) ve VDR genlerindeki yaygın genetik varyantların meme kanseri riski ve VDR protein ekspresyonu üzerindeki etkileri incelenmiştir. VDBP'nin rs7041 varyantının meme kanseri riski ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. VDR'nin rs2228570 varyantının ise artmış sitoplazmik VDR ekspresyonu ile ilişkili olduğu kanıtlar arasında yer almaktadır. Bu genetik faktörlerin, meme kanseri riskinde rol oynayabileceği ve tümörlerin D vitaminine duyarlılığını değiştirebileceği düşünülmektedir. Özellikle Kuveyt popülasyonunda yapılan bu çalışma, D vitamini eksikliğinin yaygın olduğu bir bölgedeki meme kanseri insidansı ile bu genetik varyantlar ve VDR ekspresyonu arasındaki ilişkiyi aydınlatmıştır.
Mekanizmalar ve Fizyolojik Etkiler
D vitamini, bilindiği üzere kalsiyum homeostazının ötesinde birçok hücresel fonksiyonda rol oynayan çok işlevli bir steroid hormondur. Hücresel etkileri, yaygın olarak eksprese edilen D vitamini reseptörü (VDR) aracılığıyla gerçekleşmektedir. VDR, farklı hücre tiplerinde hücre zarı, sitoplazma, mitokondri ve çekirdekte bulunabilmektedir. D vitamininin VDR'ye bağlanmasıyla oluşan kompleks, gen ekspresyonunu düzenlemek üzere çekirdeğe transloke olmakta ve genoma dağılmış D vitamini yanıt bileşenleri (VDRE) ile etkileşime girmektedir.
VDR'nin hücresel lokalizasyonu, D vitamininin anti-tümörijenik etkileri açısından kritik öneme sahiptir. Nükleer VDR ekspresyonu, D vitamininin hücre içi düzenleyici kontrolünü sürdürdüğünü ve potansiyel olarak tedaviye yanıtı olumlu yönde etkileyerek hastalık ilerlemesini yavaşlattığını göstermektedir. Sitoplazmada VDR ekspresyonunun birikmesi, meme kanserinin D vitamininin anti-tümörijenik etkilerini engelleme mekanizması olabileceğini düşündürmektedir. Alternatif olarak, sitoplazmik ekspresyon, mitokondriyal VDR ekspresyonu ile güçlendirilebilir. Bu durum, kanser proliferasyonu için gerekli olan metabolik geçişe katkıda bulunabilir. VDR ekspresyonu olmayan tümörlerin en çok dediferansiye olmuş meme kanserleri olması, VDR ekspresyonunun inhibisyonunun meme kanseri hücrelerinin epitelyal-mezenkimal geçişi başarmasında ve D vitamininin hücre büyümesi düzenleyici etkilerine duyarsız hale gelmesinde birincil hedef olduğunu işaret etmektedir.
Klinik Uygulamalar
Bu araştırmanın bulguları, diyetisyenler ve diğer sağlık profesyonelleri için meme kanseri yönetimi ve önlenmesine yönelik yeni stratejiler geliştirmede önemli çıkarımlar sunmaktadır. VDR ekspresyonunun meme kanseri sınıflandırmasında değerli bir belirteç olarak kullanılabileceği kanıtlar arasında yer almaktadır. Nükleer VDR ekspresyonunun daha iyi prognozla ilişkisi, bu belirtecin kanser prognozunu öngörmede potansiyel bir rolü olduğunu düşündürmektedir.
Genetik faktörlerin D vitamini metabolizması ve VDR ekspresyonu üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, bireyselleştirilmiş beslenme yaklaşımları önem kazanmaktadır. Spesifik genotiplere sahip bireylerde D vitamini takviyesinin meme kanserine karşı önleyici bir önlem veya destekleyici bir tedavi olarak faydalı olabileceği öngörülmektedir. Bu bağlamda, diyetisyenlerin hasta değerlendirmelerinde D vitamini düzeylerini ve potansiyel genetik varyantları göz önünde bulundurmaları, beslenme müdahalelerini daha etkin bir şekilde kişiselleştirmelerine olanak tanıyabilir. Ancak, D vitamini takviyesinin kanser hücrelerinin D vitamini büyüme kontrol yollarına duyarlılığını artırarak D vitamini eksikliğinden kaçınma mekanizmalarını ortadan kaldırıp kaldıramayacağı henüz net değildir ve daha fazla araştırma gerektirmektedir.
Sınırlılıklar ve Gelecek Araştırma Alanları
Bu çalışmanın bazı sınırlılıkları bulunmaktadır. Araştırılan meme kanseri histolojik tiplerinin ve analiz edilen genetik varyant sayısının sınırlı olması, bulguların genellenebilirliğini etkileyebilir. Ayrıca, formalinle fikse edilmiş parafine gömülü (FFPE) DNA'nın degradasyonu nedeniyle, ailesel meme kanseri formlarının sporadik formlardan ayırt edilememesi de bir diğer sınırlılıktır. Çalışma, spesifik bir etnik köken olan Kuveyt popülasyonunda yapılmıştır; bu durum, etnik kökenin genetik varyasyonlar üzerindeki etkisinin önemini vurgulamaktadır. Kuveyt popülasyonunun Avrupa ve kısmen Afrika kökenli genetik arka plana sahip olması, diğer Kafkas popülasyonlarından farklı bulguların nedenini açıklayabilir.
Gelecek araştırmaların, VDR ekspresyonunun meme kanseri tanısı, prognozu ve terapötik potansiyeli bağlamındaki değerini daha net bir şekilde belirlemek üzere genişletilmesi gerekmektedir. Özellikle, farklı etnik kökenlerden geniş kohortlarda genetik analizlerle birlikte VDR ekspresyonunun incelenmesi, klinik uygulamaya yansımaları açısından kritik öneme sahiptir. D vitamini takviyesinin, D vitamini eksikliğini gidermenin ötesinde, kanser hücrelerinin VDR ekspresyonunu indükleyerek veya D vitamini büyüme kontrol yollarını duyarlı hale getirerek kanserdeki D vitamini eksikliği kaçınma mekanizmalarını ortadan kaldırıp kaldıramayacağı da araştırılması gereken önemli bir konudur. VDR ekspresyonu, meme kanserinde ortaya çıkan değerli bir belirteç olup, klinik pratikteki yerini sağlamlaştırmak için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duymaktadır.
Kaynak
Francis I, AlAbdali N, Kapila K, John B, Al-Temaimi RA. Vitamin D pathway related polymorphisms and vitamin D receptor expression in breast cancer. International Journal for Vitamin and Nutrition Research. 2021;91(1-2):124-132. doi:10.1024/0300-9831/a000615.